DİREN GEZİ RUHU

Pazartesi, Haziran 09, 2008

DİKKATİMİ ÇEKENLER







------------------------------------------------



CAMİLERDE dağıtılıyor.

 Bedava kitap.
Camiye giren, çıkan herkese bir adet o kitaptan veriliyor. Kitabın üstünde “vatandaşa bedava dağıtılsın” diye not var.


Kitabın adı ilk bakışta masum, “İlahilerle Hakka Çağrı”. Genel bir başlık. Ancak, sayfalar açıldıkça, genel başlık özel ayrıntılara iniyor.



Kitabın yazarı F.D. adında bir kadın. İlkokul mezunu. F.D. şunu söylüyor:



“Eşi türbanlı, diye benim oğlumu ordudan attılar. Ben, dinime laf söyleyenlere sessiz kalmamak için bu kitabı çıkardım.”



F.D.’nin eşi emekli imam.


--------------------------------------------------------------
küçük küçük senaryoların arka planındaki büyük senaryo toryum. Dünyanın en büyük rezervleri Türkiye'de.
Ve
 parmak kadarı bir şehrin bir günlük bütün enerjisini sağlayacak güce sahiptir.
Biz bir toryum çıkartamıyoruz.
 Çünkü madenlerle ilgili uluslararası anlaşmamız var.
 Ve
bizim madenileri koruma görevi TSK'da.
 TSK'yı yıpratttığınız zaman bu toryum madenine ulaşabilirsiniz.
Amaç,
 Mustafa Kemal ve onun zihniyetini yıpratıp ona ulaşmak. Mustafa Kemal'in askerci bir zihniyete sahip olduğu söylenir. Oysa İttihat ve Terakki'den atıldı çünkü 'Asker siyasete katılmasın' dedi.
Askerin siyasete karıştırılmamasını
 Mustafa Kemal
bizzat söylemiştir."

**


               "Enerji Santralleri’nde uranyumun yerine kullanılabilecek olan toryum, 21. yüzyılın en stratejik maddesi olacak" diyordu. Prof. Dr. Arık, Türkiye’nin sahip olduğu toryumun toplam değerinin yaklaşık 70 trilyon 400 milyar dolar olduğunu savunuyor ve şunları söylüyordu: "Bu rakam Türkiye’nin iç ve dış borçlarının toplamı olan yaklaşık 200 milyar doları 350 kez ödeyebiliyor. Türkiye acilen bu konuda bilim adamı yetiştirmeli."






-------------------------------------------------

Buruna fiske vurma 20 para,
kafaya kabak vurma 20 para,
minderden yuvarlama 30 para,

merdivenden yuvarlama 180 para,
kel başını tokatlama 45 para,

kuyruğu dışarda kalacak şekilde fındık faresini ağzına sokma 400 para

temaşasından hoşlanılırsa 300 para.





---------------------------------

Sevelim, ama sevdiğimiz bizden bir şey istemesin.
Evlenelim, ama eve gitmemiz gerekmesin.
Çocuğumuz olsun, ama ilgilenmeyelim.
Köpeğimiz olsun, ama gezdirmeyelim.
Okur gibi yapalım, ama derse girmeyelim.
Çalışmayalım, ama köşe dönelim.
Şarkıcı olalım, ama nota öğrenmeyelim.
Emek vermeyelim, ama çabucak şöhret olalım.
Kendimize bakmayalım, ama hasta olmayalım.
Perhiz ya da spor yapmayalım, ama zayıflayalım.
Dindar görünelim, ama hoşgörü bilmeyelim.
Biz kılımızı kıpırdatmayalım, ama ülke iyiye gitsin.

-------------------
------------------
-----------------------Adı yolsuzluk iddiasına karışan milletvekilleri artık bayram yapabilir,
--------------------------
----------------------
İSTER fındık ister karaçam olsun 'ağaç sökme' önerisi hele bunun için bir de teşvik verilmesi tüylerimin diken diken olmasına neden oluyor.
Türkiye'nin yangınlarda kaybettiği orman miktarı yılda ortalama 10 bin dekar.
Sökülmesi planlan fındık alanı 236 bin hektar!. 20 yılda yangınlardan kaybettiğimiz kadar büyük bir orman alanını kendi ellerimizle söküp yerine 'ayçiçeği' veya 'mısır' dikmenin nasıl bir mantığı olabilir?
Yeşil alan kaybını bir yana bırakın fındık ağaçlarının sökülmesi erezyonun ve sel baskınlarının artması anlamına gelmez mi?


PROCEEDİNGS of the National Academy of Sciences dergisinin mayıs sayısında yayınlanan bir makaleye göre spor yapan kişilerin
E ve C vitamini gibi antioksidanları yüksek dozda almaları faydadan çok zarar veriyor
--------------------
----------------
---------------
İMAM hatip lisesi mezunu Recep Tayyip Erdoğan’ın

Türkiye Cumhuriyeti’ne Başbakan olması ve yedi yıldır bu görevde kalması, Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğunu değil olmadığını gösterir.

Seçilmesi bir skandal,

o koltukta kalabilmesi bir başka skandal!
-----------------------
Birkaç yıl önce kanun hazırlayıcı iki hukukçunun
(Sulhi Dönmezer’le Doğan Soyaslan’ın)
hazırladığı Türk Ceza Kanunu tasarısında
“çocuk ve kadın tecavüzcülerine kolaylık sağlayan maddelere”
karşı çıkıp
“Bunları ancak ruh hastaları teklif edebilir”…
----------------------------------------------

İzmir’de...
10 bin Bingöllü, 13 bin Batmanlı,
19 bin Tuncelili, 20 bin Ordulu, 23 bin Ardahanlı,
25 bin Bitlisli, 26 bin Elazığlı, 30 bin Kayserili,
31 bin Malatyalı, 35 bin Tokatlı, 36 bin Şanlıurfalı, 48 bin Muşlu, 59 bin Ağrılı,
60 bin Diyarbakırlı, 60 bin Sivaslı,
69 bin Karslı,
115 bin Konyalı, 121 bin Erzurumlu, 122 bin Mardinli yaşıyor
-------------------------------------------------
Eskiden arabaların arkasına konulan ve araba hareket ettikçe başını sallayan köpekler vardı. O köpeklere benzemeyen yazarlar, çizerler, televizyoncular, radyocular, gazeteciler, muhabirler ve elbette o köpeklere benzemeyen okurlar... Biz yapacağız.
------------------------------------------------
Cep telefonu görünce konuşmak yerine susmak gelir içimden.



Nohut; vatandaşı çağrıştırır.



Diyelim ki haşlanmış mısır gördüğümde aklıma Cumhurbaşkanı, at gördüğümde aklıma Başbakan gelir...



Yumurta gördüğümde Maliye Bakanı...



Saksı gördüğümde Adalet Bakanı...



------------------------------------------------------


Mehmet Yılmaz gemi aldı.



Oktay Ekşi, başyazar kalabilmek için ekonomi servisine buzdolabı dağıttı. Yalçın Doğan, arazi kapatması için yolsuzluktan tutuklanan belediye başkanına vekalet verdi. Rezalete bak, Yalçın Bayer’in odası kaçak... Ege Cansen’le Şükrü Kızılot’un vergi kaçırdığından şüpheleniyorum. İşsizliğin sorumlusu, 24 bin kişi çalıştıran Aydın Doğan... Doğan Hızlan şairleri karıştırdı. Ahmet Hakan santrala rüşvet vermiş, telefonları dinliyor. Tufan Türenç, sayfaları akrabalarına peşkeş çekiyor. Fatih Çekirge, normalde tarım arazisi olan internete alışveriş merkezi dikmiş... Enis Berberoğlu, zaten Ergenekoncu... Benim Ertuğrul Özkök’le seks kasedim var, maaşıma zam yapmazsa yayınlayacağım.
-----------------------------------------
Bu tür osuruktan kahramanlık hikáyelerini "diplomasi" zannederek büyüyen toplumlarda, olur böyle vakalar...
-------------------------------------------
Neden monşerlik

Erdoğan’ın “monşer” tanımı üzerinde de durmak gerek. Bu tanım genellikle kültürsüz ve eğitimsiz insanlar arasında pek yaygındır. Aşağılık duygusu içinde olan bu kesimden her konuda konuşmayı sevenler, kendisinden üstün olduğunu bildiklerine “dobra dobra konuşan biri olduğunu anlatmak” için küçümser ifadeyle “biz monşer değiliz” derler. Çünkü bu cahil kesim “dobra dobra” konuşmakla “nezaketsizlik” arasındaki ince çizgiyi bilmez.
------------------------------------------------
------------------------------------------
----------------------------------------------------
ISSIZ ADAM Bir Tuna Kiremitçi romanı... Ne bir eksik ne bir fazla... Ama bir Tuna Kiremitçi romanına "Dostoyevski romanı" muamelesi çekildiğinde ne hissedeceksek, bu filmin doğurduğu toplumsal histeri karşısında da aynı duyguyu hissediyoruz... Ne bir eksik, ne bir fazla...
--------------------------------------------
----------------------------------------------
http://www.fatihaltayli.com.tr/
ser6971 - 31/EKİ/2008 12:31
Hüseyin ÜZMEZ,
Soru; Hoca sen bu kızın orasını burasını elledin mi?
Cevap; Anası razı, kız memnun, elleyip ellemediğim konusunda bana soru soramazsınız.
İnançlarım gereği helal, sizin Statükocu kanunlarınız yüzünden yargılanıyoruz.
Ha bir de ben Peygamberin itiyim, bana herkes beleş

Dün akşam programdan anladığım bu...
--------------------------------------------------
Ben bir de yağmur sonrasında yerinden oynamış sokak parkelerinin üstüne kazayla bastığınızda yeni ütülenmiş pantolonunuza sıçrayıveren çamura çok sinirlenirim. Hayatta bundan daha lüzumsuz bir şey olabilir mi?

-----------------------------------------------
Eli silahlı teröristlere habire af çıkarırken; İstiklal Madalyası sahibi Jandarma Genel Komutanı’nı hapse atıp, beyin kanaması geçirene kadar içerde tutmadık mı?
PKK’ya yataklık yaptığı için hapiste yatan kadını, çıkarıp, Meclis’e sokarken, Cumhurbaşkanı’nın masasına davet ederken; 1’inci Ordu Komutanı’nı "terör örgütü kurmak"tan içeri tıkmadık mı?
Şehide "kelle" dediği için tazminat ödemeye mahkûm olan, "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir canım kardeşim" diyen Başbakan’a, "Bravo, aynen devam" deyip, yüzde 47 oy vermedik mi?
PKK, hastalanmaması için serçe parmağının tansiyonu bile ölçülen Abdullah Öcalan’ın saçı kesildi diye, kalkışma provası yapıp, Diyarbakır’ı yakıp yıktığında, polisin-askerin elini tutup, "Cana geleceğine mala gelsin" diyen Diyarbakır Valisi’ne "aferin" deyip,
Başbakanlık Müsteşarı yapmadık mı?
-------------------------------------------------
Genç bir adamın poliste ve cezaevinde işkenceden öldüğünü okuduktan sonra, kalp krizi öncesi ağrılarını yaşar gibiyim; göğsümün üzerinde filler geziniyor! (11 Ekim. Radikal)
Utanıyorum; kendimden, çocuklarımdan, 75 yaşındayım, böyle bir ülke bıraktığımız için utanıyorum, herkesten
özür dilerim...
--------------------------------------------------------
-------------------------------------------
Sınırları bu iktidar döneminde İstanbul iline eşitlenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi tek başına 4300 imar tadilatı yapmış. İmar iznini genişleterek yapılan tadilatların yarattığı rantı hayal dahi edemiyorum. Gelin sadece aracı payını hesaplayalım.
Dişli olayından hareketle aracıya da takriben 1 milyon $ bırakan bu tadilatlardan 4300 x 1.000.000 = 4.300.000.000 (4 milyar küsur) dolar rüşvet potansiyeli oluştuğunu görüyoruz. Gelin siz bunun yarısını potansiyel rüşvet olarak kabul edin!
Rakam yine de 2 milyar $ civarında!
Bu rakam sadece İstanbul için geçerli.
Diğer illeri de hesaba katınca rüşvet potansiyeli en az 10 milyar dolara ulaşır!
--------------------------------------------------------
------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------
*
AB Parlamentosu Üyesi Vural Öger, henüz AB üyesi olmadıkları bir yana, "tam üyeliğe aday"lığa bile sayılmayan Sırbistan, Makedonya, Karadağ, Bosna Hersek ve Arnavutluk gibi ülkelerle "vizelerin kolaylaştırılması" anlaşması yapan AB’nin, "Neden Türkiye ile de benzer anlaşmalar yapmadığını" sormuş.
*
Rehn de, "Türkiye ile uzun zamandan beri Vize Kolaylığı Anlaşması yapmak için çaba sarfettiklerini, ancak karşılık alamadıklarını" söylemiş.
*
"Böyle bir anlaşmanın Türkiye’deki geniş kesimlere vize muafiyeti getireceğini" söyledikten sonra:

"
Vize Kolaylığı Anlaşması için defalarca girişim yapılmasına ve Ankara’yı cesaretlendirmemize karşın, Türk hükümeti bu yönde müzakerelerin başlatılmasının istendiğine yönelik herhangi bir niyet belirtmemiştir" demiş.
--------------------------------------------------------
---------------------------------------------------
----------------------------------------------------------
Dağlıca ile Ergenekon bir yerde buluşuyor.

Türkiye, orduyu ve yargıyı siyasetin dışına çıkartmadığı sürece hastalığına bir çare bulamaz
------------------------------------------------------
-------------------------------------------------
"BİR SOĞAN SOYULURKEN YAŞARIYOR DA GÖZLER...
MEMLEKET SOYULUYOR, ALDIRMIYOR ÖKÜZLER..."
------------------------------------------------
Tıynet - Oğlu Mercedes'le cumaya gidecek, trilyonları gariban partili ödeyecek

----------------------------------------------------------------
Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu için 2 defa partisi kapatılan, daha sonra laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu tescillenen 3’üncü partisi tarafından Çankaya’ya çıkarılan Abdullah Gül, "29 Ekim" doğumlu... Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu için 4 defa partisi kapatılan Necmettin Erbakan da, "29 Ekim" doğumlu...
*
E hal böyleyken...
destek olmayacak da, kime olacak?

-------------------------------------------------------------------------
Recep, başkan.
Şaban, yardımcısı.
E Ramazan'a da günler kaldı.
Mübarek üç aylardayız...
-------------------------------------------------
Dağlıca ile Ergenekon bir yerde buluşuyor.Ya Türkiyede hiç yolsuzluk yapılmadı ya da hırsızlık suç değil.

Türkiye, orduyu ve yargıyı siyasetin dışına çıkartmadığı sürece hastalığına bir çare bulamaz.
*
----------------------------------------------------
*

imar izinlerinden dünya kadar para çarpan, giderek zenginleşen, rüşvet aldığını saklamak gereği bile duymayan birisi varsa, o yükselecektir.
Eğer bir siyasetçi hakkında “Yahu bırak onu, hırsızın biri, önüne gelenden rüşvet alıyor” sözünü duyarsanız, adamı şimdiden tebrik edebilirsiniz.

Türkiye’nin yeni lideri odur.
--------------------------------------------------
*


*
---------------------------------------------------
Peki ne diyor Yılmaz?

Aynen aktarıyorum

“...Devlet 8 yıl önce MİT’e alternatif emniyet içinde bir oluşum yarattı... Ama bunlar son bir yılda siyasilere hizmet etmeye başladı...Hükümet olayı örtmesin diye ben elimdeki belgeleri muhafaza ediyorum... Bunlar çok büyük örgüt ama ben korkmuyorum...”

*Tarih: 1996

Yer: Anavatan Partisi Binası

Konuşan: Mesut Yılmaz

Dinleyenler: Anavatan Partisi Başkanlık Divanı Üyeleri

----------------------------------------------
*
Çömez’in suçu ne?
*
-----------------------------------------------
*
*
---------------------------------------------
*
*
----------------------------------------------
*
*
----------------------------------------------------
*
*
---------------------------------------------------

Tümamiral Özer Karabulut ismini hatırlar mısınız?
Hatırlatayım.
1995 yılında 3. Muhrip Filosu Komutanlığına atanmıştı.
Bu filoya bağlı TCG Yavuz firkateyni, 1996 yılında Yunan Karasularında karaya oturarak Türk Denizcilik tarihinin en büyük rezaletlerinden birine imza atarken, filo komodoru Özer Karabulut’tu.
----------------------------------------------------------
---------------------------------------------------
Ergenekon Savcısının odasında 2,5 SAAT...
---------------------------------------------------
Güzel bir kitap, iyi bir kadeh şarap, okuması keyifli bir makale, izlemekten hoşlanacağınız bir film... Hayat bunlardan olmadan tekdüze...

Bizde hafta sonu, yol kenarında piknik yapmak demek değil midir? Ha bire yiyeceksin, çocuk da ip atlayacak. Bir iki kadeh rakı içecek, öylece, boş boş oturacaksın, ‘kafayı dağıtacaksın’ ama asla iyi, güzel bir şeyle doldurup ruhunu beslemeyeceksin...

Veyahut eline çekirdek alıp bir bankta saatler geçireceksin, bankın önünü arkasını çekirdek kabuklarıyla kaplamadan için rahat etmeyecek... İşin bitince kalkacak, evin yolunu tutacaksın. Yeni gelen etrafın pisliğinden dem vuracak ama bir posta çekirdek kabuğu da onlar atacak...

Doğdu, büyüdü, işe gitti, hafta sonları piknik yaptı, kene ısırdı ve öldü...
---------------------------------------------------------
DALAVERE

Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/10. maddesinde deniliyor ki, "Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin faturasının tamamı yani yüzde 100’ü deftere masraf olarak yazılır."
-----------------------------------------------------
Yeni bir dünya düzeni ve yeni güç merkezleri ortaya çıkıyor. 2001’deki terör saldırısı sonrası değişen tez-antitez-sentez döngüsünde yani “diyalektik” içinde senteze doğru kayıyoruz ve “Amerika-Ortadoğu kaynaklı İslami terör” kurulumu yerini Amerika karşısında Rusya merkezli RUSYA -Hindistan-Çin-İran döngüsüne bırakıyor...
-------------------------------------------------
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=121924,10,5
‘17 Ağustos Marmara depremini önceden bilen deprem tahmincisi Mike Lee’nin (California Üniversitesi’nden) tezine göre, önümüzdeki Ağustos ayındaki büyük Güneş tutulmasından sonra İstanbul depremi için en tehlikeli dönem başlıyor, Marmara Denizi’nde 8.0 büyüklüğünde bir deprem meydana gelebilir ve bu depremin 3 - 13 Ağustos 2008, 4 - 14 Eylül 2008 döneminde olması söz konusu. Deprem uzmanı MIKE Lee, tutulmaların depremi tetiklediğine inanıyor. Lee’nin tezine göre Güneş, Ay ve Dünya’nın aynı düzlemde sıralanışıyla ortaya çıkan çekim gücü tektonik tabakaları, fayları, muhtelif katmanları ve magmayı etkiliyor.’
-----------------------------------------------------
HAKKINI_HELAL_ET


bağışlanmamış suçlar yaşam enerjisinin katilidir; yorar.
----------------------------------
İsmi lazım değil, Türkiye’de faaliyet gösteren bir Amerikalı anlatmıştı bana...
"Tren yolcuları, vagonda otururken, farkında olmadan ideolojik karakterini ortaya koyar...Eğer trenin gidiş yönünde oturmayı tercih ediyorsan, sen devrimcisin... Bak pencereden dışarı, manzara çok hızlı akar... Sürekli yeni, sürekli değişken yani...Eğer, trenin gidiş yönünün aksine oturuyorsan, sen muhafazakársın... Bak pencereden dışarı, manzara aheste aheste akar... Telaşsız, sindire sindire."
Dayanamamış, sormuştum:"Sen hangi tarafta oturuyorsun?"
Gülümseyip, cevaplamıştı:
"Ben rayları döşerim!"
-------------------------------------------
ne hakkında birisi kötü bir söz söyledi diye küçülür, ne de değerini korumak için bir özel kanuna ihtiyaç duyar.

Öte yandan Atatürk hakkında bu sözü söyleyen genç kadına bakarak şunu söylemek de mümkün: Bunun Atatürk’ü sevmiyor olması daha iyi!

Zaten bunların ataları da Atatürk’ü pek sevmezlerdi.

Halife’nin verdiği idam fermanını, Kurtuluş Savaşı sürerken "Din elden gidiyor" denilerek çıkartılan isyanları unutmayın.

İngilizleri sevme ve "Keşke İngiliz mandası olsaydı" demesinin nedeni de bu olsa gerek.

Ne de olsa, kan çekiyor!




Hiç yorum yok: